Ozon tabakası için hedef 1964 ile 1980 yılları arasındaki değere dönmek
Ozon tabakası yalnızca 3 milimetre kalınlığında olmasına rağmen dünyadaki ekosistemi güneşten gelen ultraviyole radyasyonun zararlı etkilerinden koruyor. Hayati önemdeki bu tabakada incelme olduğu ancak 1970’li yıllarda fark edildi. Uygulanan önlemlerin pozitif karşılığıysa yeni yeni alınıyor.
Bütün dünyada endüstriyel alanda kullanılan zararlı gazlar ozon tabakasında incelmeye yol açtı. Klor, brom, flor gibi kimyasal bileşenlerden oluşan ve ozon tabakasına zarar veren kloro floro karbon, zamanında mucizevi bir gaz olarak sunulmuş olsa da doğurduğu sonuçlar mucizevi olmadı.
Zararın önüne geçmek için alınan önlemlerin karşılığını almak ise yıllar sürdü. Son olarak Birleşmiş Milletler, ozon tabakasını kurtarma çabalarının sonuç verdiğini ve tabakanın on yıllar içinde kendini toparlayacağını açıkladı.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Deniz Demirhan, ozon tabakasında meydana gelen zararı ve iyileşmesi için yapılan çalışmaları TRT Haber’e anlattı.
Kloro floro karbon insan eliyle ozon tabakasına zarar verdi
1970’lerde ozonda bir azalma olduğu fark edildiğinde, bunun sebebinin soğutma sistemleri, yangın söndürücüler, buzdolapları gibi alanlarda kullanılan kloro floro karbon kaynaklı olduğu anlaşılamadı. Soğutma sistemlerinde bu gazın tercih edilmesi ve kullanım sebebini Dr. Demirhan şöyle anlattı:
“Ozon tabakasındaki azalmanın kloro floro karbon, dolayısıyla da insan kaynaklı bir süreç olduğunun anlaşılması oldukça geç bir zamana denk geliyor. O zamana kadar da özellikle kutup bölgelerinde ozonda ciddi bir azalma gerçekleşmişti zaten.”
Bu gazın soğutma sistemlerinde ve yangın söndürücülerde verimliliği çok fazla artırmasından dolayı tercih edildiğini belirten Dr. Demirhan, kloro floro karbonun ancak stratosfere ulaşmasıyla ozon gazıyla etkileşime girdiğini söylüyor.
“Atmosferin ilk 11 kilometresinde kimyasal olarak hiçbir süreçte bulunmayan temiz bir gaz olarak adlandırıldı. Fakat bu gaz kimyasal olarak troposferde yani 0 ila 11 kilometre arasında hiçbir kimyasal sürece dahil olmuyor. Ancak 11 kilometrenin üzerinde, stratosfere çıktığı zaman oradaki ozon gazıyla etkileşime giren bir gaz kloro floro karbon.”
Ozon tabakasında incelme
Ozona zarar veren gazlar arasında klor gazları, flor gazları, bunların türevleri olan kloro floro karbon, hidro kloro floro karbonlar, metil kloroformlar karbonlar, metil kloridler bulunuyor.
Ozon tabasında incelme aslında milimetrik bir azalma anlamına geliyor. 3 milimetrenin global ortalama değer olarak kabul edildiğini söyleyen Dr. Demirhan, “3 milimetreden 2 milimetreye düştüğü zaman biz bunun ozonda bir incelme, azalma olduğunu söylüyoruz” diyor.
1987 yılında imzalanan bir protokolle, dünya çapında kullanılan kloro floro karbon kullanımının mutlaka azalması gerektiği konusunda anlaşmaya varıldı.
Türkiye’nin 1991 yılında dahil olduğu 197 ülke, kloro floro karbon kullanımını azaltmak için 2021 yılında Montreal protokolünü imzaladı. Bununla, 30 yıl içinde yani 2050 yılı itibariyle, kloro floro karbonların kullanımını yüzde 80 oranında azaltılacağı sözü verildi ve ilgili kanun Resmi Gazete’de yayınlandı. Dr. Demirhan süreci şöyle anlattı:
“Gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkelere farklı yaptırımlar uygulandı. Örneğin, gelişmiş ülkeler 1995 yılı sonunda kloro floro karbon kullanımını kaldırılacakken, gelişmekte olan ülkelerde 2010 yılı sonunda kademeli olarak kullanımının sonlandırılması kararına varıldı.
Fakat bazı gazların kullanımı ve tam çıkış süreleri hala devam etmekte. Örneğin, hidro kloro floro karbon (HCFC) kullanımından, 2015 yılında yüzde 90 oranında çıkılması kararına varıldı. Ama tam çıkış gelişmiş ülkelerde 2030 olarak belirlendi.”
Ozonu iyileştirmedeki hedef, 1964 ile 1980 arasındaki değerlere dönmek
Tüm bu önlemlerle birlikte zararlı gazların kullanımı azaldı ve ozon tabaksında ufak da olsa bir iyileşme gerçekleşti. Bahsi geçen gazların çoğu artık kullanılmasa da, hidro kloro floro gazın yüzde 85 oranında azaltılma tarihi 2036. Bu da ozonda ani bir iyileşmeyi engelliyor.
Dr. Demirhan, şu anda görülen iyileşmenin çok küçük bir etki olduğunu ve insan kaynaklı gaz salınımının bir anda kesilemiyor olmasının ozondaki azalmanın da sürmesine sebep olduğunu söylüyor.
“Belli oranlarda iyileşme söz konusu. Ancak bizim asıl hedefimiz, o eski hallerine yani 1964 ile 1980 arasında, kloro floro karbon gazlarının sanki hiç kullanılmadığı döneme dönmek. Fakat şu anda, yani 2017 ile 2020 yılları ortalamasına bakarsak eğer, bu ortalamalar 1964 ve 1980 ortalamalarını uzak değerlerde.
Ozon orta enlemlerde, kutuplarda ve Ekvator’da farklı şekilde değişiyor. Bu nedenle global olarak düşünürsek, yani 60 güney 60 kuzey arasını düşünürsek, eski değerlere dönebilmesi için yaklaşık yüzde 2 oranında bir değişiklik olması lazım. Şu an için bu orandan uzaktayız. Yani bizim kloro floro gazlarında daha fazla bir azaltmaya gitmemiz lazım ki ancak eski değerlerine ulaşalım.”
Birleşmiş Milletler Çevre Programı
Stockholm bildirisine müteakip 1972 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın oldukça önemli olduğunu belirten Dr. Demirhan, bu sayede çevreyle ilgili kalkınmada devletlere ciddi destek sağlandığını söylüyor.
“Bu program çerçevesinde iklimle ilgili önemli adımlar atılıyor ve ihtiyacı olan ülkelere maddi destek de yapılıyor. Örneğin ozon azalması ile ilgili olarak kloro floro karbon gazlar, doğada var olmayan ve insan eliyle, endüstride kullanılarak atmosfere salınan gazlardır.
Bunlardan çıkmak için de belli bir miktar maddi desteğe ihtiyaç var. Örneğin buzdolaplarında kloro floro karbon yerine doğaya zararı olmayan başka bir gaz kullanılması için endüstriyel olarak yeni bir üretim yapmaları lazım. Ve bu üretimi yapmak için de maddi desteğe ihtiyaç duyabiliyorlar.”
Dr. Demirhan, Birleşmiş Milletler Çevre Programı çerçevesinde ihtiyaç duyan ülkelere iklimle ilgili olarak 3.7 milyar dolar destekte bulunulduğunu söylüyor.
Ozondaki azalma sadece kimyasal süreçlerle gerçekleşmiyor
Ozon tabakasındaki değişikliklerin oldukça karmaşık bir süreci olduğunu söyleyen Dr. Demirhan, azalmanın yalnızca kimyasal süreçlerle gerçekleştiğini düşünmemek gerektiğini belirtiyor.
“Ozon sadece atmosferdeki kimyasal süreçlerle değişen bir gaz değil. Atmosferde ozon gazını etkileyen başka dinamik süreçler de var. Öncelikli olarak iklim değişimiyle beraber troposfer sıcaklığında artma bekliyoruz. Troposfer sıcaklığının artması demek stratosfer sıcaklığının düşmesi anlamına geliyor. Bu bir dengedir. Ve eğer iklim değişimi kaynaklı olarak troposferde bir sıcaklık artışı oluyorsa, stratosferde soğuma gerçekleşir. Ve bu soğumayla beraber çevrim (sirkülasyon) güçlenir. Ve bu ozonda azalmayı getirir.”
Dr. Demirhan, bu sebeplere bağlı olarak kloro floro karbon gazlarını kullanmaksak da ozonda yüzde 100 bir iyileşme olur denilemeyeceğini söylüyor. Yüzde 100 bir iyileşme denemeyeceği için de farklı dinamik etkilerin de olduğunu bilmek gerek.
Atmosferdeki global sıcaklıkların 4 derece artması bekleniyor
Atmosferdeki dinamik etkenler de ozonun azalmasını etkileyebiliyor. Bu sebeple beklenene göre 2100 yılına kadar troposferde yani atmosferdeki global sıcaklıklarda artış olabilir. Dr. Demirhan bu artışın en kötü senaryoya göre 4 derece kadar olabileceğini vurguluyor.
“Eğer yer seviyesine yakın olan atmosfer tabakasında sıcaklık bu kadar artarsa, yukarı seviyede yani stratosfer seviyesinde, ozonun olduğu seviyede sıcaklıklar düşer. Ve bu da oradaki stratosferik çevrimin daha da güçlenmesine sebebiyet verebilir. Ki böyle de bekleniyor. Bu da yüzde 1 ile yüzde 2 oranında ozonda azalmayı getirebilir.”
Ozon tabakasındaki iyileşmenin çok az bir iyileşme olduğunu yineleyen Dr. Demirhan, “Kuzey ve güney yarım kürelerde iyileşme oranı, 2000 ile 2020 yılları arasında yüzde 1.5 ila yüzde 2.2 arasında gerçekleşmiş” dedi.